12 Temmuz 2010

Enflasyon hedeflemesi rejimi uygulamasına ülkemiz neden 2006 yılında geçmiştir?

Bankacılık
Bankacılık

Döviz kuruna dayalı istikrar programının, Türkiye tarihinin en derin finansal krizi olan Şubat 2001 krizi ile çökmesinin ardından alternatif bir rejim arayışına girilmiştir. Bu dönemde, Türkiye’de daha önce hiç denenmemiş, dünyada giderek artan sayıda ülkede uygulanmaya başlanan ve başarısı kanıtlanmış olan enflasyon hedeflemesi rejimine geçilmesi ilk kez gündeme gelmiştir. Ancak, kriz sonrası dönemde, başarılı bir enflasyon hedeflemesi rejimi için gerekli olan ön koşulların büyük bir çoğunluğu sağlanmamaktaydı. Böyle bir ortamda enflasyon hedeflemesi rejimine geçilmesi halinde, rejimin güvenilirliğinin daha başlamadan sarsılacağı düşünülmüştür.

Bu nedenle, “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” yürürlüğe konulmuş ve bu çerçevede, 2002 yılından itibaren “örtük enflasyon hedeflemesi” olarak nitelendirilen bir para politikası rejimi izlenmesi ve gerekli koşulların sağlanmasına bağlı olarak “açık enflasyon hedeflemesine” geçilmesi öngörülmüştür. 2006 yılına kadar süren bu dönemde, bir yandan kurumsal ve teknik altyapı açık enflasyon hedeflemesinin uygulanmasına yönelik olarak geliştirilirken, diğer yandan da mali disiplinin ve finansal istikrarın sağlanması ön koşulları yerine getirilmiştir.
Örtük enflasyon hedeflemesi döneminde fiyat istikrarı yolunda önemi yadsınamaz kazanımlar sağlanmıştır. Öncelikle, belirlenen enflasyon hedeflerinin tümüne ulaşılmıştır. Hedefler paralelinde, 2002 yılı başında yüzde 70’lerde seyreden tüketici enflasyon oranı 2005 yılı sonunda yüzde 8’in altına düşmüştür. Bütün bu olumlu gelişmelere paralel olarak enflasyon beklentileri hedefe yakınsamıştır. Bunun yanı sıra, mali disiplinden taviz verilmemiş ve borç yükünün çevrilebilirliğine ilişkin kaygılar büyük ölçüde hafiflemiştir. Mali disiplinin sağlanması ve enflasyondaki dalgalanmanın azalmasıyla risk primi düşmüş, nominal ve reel faiz oranları gerilemiş, borçlanma vadeleri ise uzamaya başlamıştır. Bu süreçte, finansal piyasaların derinliği artarken kırılganlığı azalmıştır. Ayrıca, dalgalı döviz kuru rejimine uyum artmış ve döviz kuru geçişkenliği azalmıştır. Sağlanan istikrar ortamına bağlı olarak, Türk Lirasına olan güven artmış ve ekonomide ters dolarizasyon süreci başlamıştır.

Gerekli ön koşulların büyük ölçüde sağlanmış olmasına rağmen, 2005 yılında enflasyon hedeflemesine geçilmemiş ve 2005 yılı, enflasyon hedeflemesi rejimine geçiş için son hazırlıkların tamamlanacağı “geçiş yılı” olarak ilan edilmiştir. Bu durumun başlıca iki önemli sebebi vardır: İlki, TL’den altı sıfır atılmasıyla gerçekleştirilen para reformudur. Bu reform, Merkez Bankasının örtük enflasyon hedeflemesi sürecinde elde ettiği kazanımlara ve bu kazanımların kalıcılığına duyduğu güvenin göstergesi olmuş ve para politikalarının kredibilitesini daha fazla artırmıştır. İkincisi ise, TÜİK tarafından yeni fiyat endekslerinin oluşturulmasıdır. Geçiş yılında ayrıca, Merkez Bankasının teknik kapasitesi güçlendirilmiş, organizasyon yapısı yenilenmiş, kurum içi görev tanımları netleştirilmiş ve faiz kararlarında dikkate alınacak veri seti genişletilmiştir. Faiz kararlarının zamanlaması ve yönünün daha şeffaf ve tahmin edilebilir olmasını temin etmek amacıyla, Para Politikası Kurulu önceden ilan edilen tarihlerde toplanmaya başlamıştır. Son olarak, şeffaflık, hesap verebilirlik ve kamuoyu ile iletişim yönünde önemli adımlar atılarak, Para Politikası Kurulu kararlarının gerekçelerinin toplantı sonrasında  hemen yayımlanmasına başlanmıştır.

Bütün bu gelişmeler, enflasyon hedeflemesi rejimine geçilmesi için ön koşulların büyük oranda sağlandığına ve kurumsal ve teknik alt yapının oluşturulduğuna işaret etmiş ve böylece Merkez Bankası, öngörüldüğü gibi 2006 yılı başında açık enflasyon hedeflemesi rejimine geçmiştir.

Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Web Sitesinde yayımlanan “sık sorulan sorular”dan derlenmiştir (Ziyaret Tarihi: 28/04/2010).

Share

Bunları da Beğenebilirsiniz...