7 Mart 2011

Yeni bin yılın siyasi depremi

Siyaset
Siyaset

Avrupa’nın 1989 yılında girdiği yeni yüzyıla ve yeni bin yıla Araplar 2011 itibarıyla girmiş oldular. 2011 Araplar ve İslam dünyası için hem 21’inci yüzyılın hem de üçüncü bin yılın giriş kapısı ve tarihi oldu. Time dergisinin yazarlarından Ferid Zekeriya yazılarından birisinde Arap dünyasında yaşanılan süreci ‘sismik değişim (a seismic shift)’ olarak nitelendirmiştir. Yani Fas’dan İran’a kadar olan bölgeyi kapsayan ve sarsan bir deprem hattı. Libya Lideri Muammer Kaddafi’nin oğullarından Hamis’in de Libya’da yaşanılanları bir depreme benzettiği söylenmektedir. Gerçekten de Arap dünyasında dikey anlamda bin yıllık bir deprem yaşanıyor. Ferid Zekeriyya, 11 yüzyıldan itibaren Arapların Moğollar ve Türkler tarafından yönetildiğini daha sonra sömürgecilikle tanıştığını lakin sömürgecilik sonrasında da durumun pek değişmediğini ifade etmektedir. Bu hususta şunları yazmaktadır: “1000 yıllık yabancı hükümranlık döneminden sonra nihayet Arap yöneticiler iktidara geldiler. Lakin şeyhler, krallar ve generaller hep doğrudan veya dolaylı olarak yabancı sömürgeci güçler tarafından tayin edildiler veya desteklendiler. Ortadoğu kraliyetlerinin çoğunluğu İngilizler tarafından kuruldu veya kurduruldu. “Emperyalizm hilkat garibesi ve Frankestein türü yerli liderleri üreterek ve geride bırakarak gitti. Çekip gitmedi esasında kaim makamlarını yani vekillerini yerlerine bıraktı.
Tayyip Beyti Alevi adlı Arap yazar da aynen Ferid Zekeriya gibi düşünüyor emperyalistlerin geride vekillerini bıraktıklarını ve bunların en garip ve gabilerinden birisi olan Kaddafi ve ailesinin şanslarını zorlayarak emperyalizme yeniden kapı aralamak istediklerini söylüyor. Kaddafi’nin haleti ruhiyesinin kurumlara tahammülü olmadığından dolayı geride ordu dahil ulusal bir kurum bırakmamış bunun sonucunda Libya, Tunus ve Mısır’dan farklı olarak hakem müesseselerin yokluğunda ülke iç savaş ortamına yuvarlanmıştır. En kanlı fasıl burada yaşanmıştır. Daha doğrusu, Kaddafi ailesi çekilmeyerek ülkeyi yeniden emperyalizmin müdahalesine açık hale getirmiştir. Fiilen bunu yaparken Kaddafi sözel olarak da emperyalizme bir daha meydan vermeyeceklerini söylemektedir. Ziya Paşa’nın dediği gibi ‘ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz’. Libya’nın Tunus ve Mısır’dan farkı birçoklarının da işaret ettiği gibi petroldür. Belki de bundan dolayı ilk günden itibaren Seyfülislam Kaddafi, ‘Mısır ve Tunus ile Libya’yı karıştırmayın’ demiştir. Acaba bu garip tavırlarıyla Kaddafi ülkeyi yeniden emperyalizmin istilasına mı açmayı murat etmiştir? Kaddafi tiyatrosunun arkasında da şüphesiz Batılılar var. Baba ve oğul Kaddafi’lerin ikisi de Londra’da tahsil görmüştür. Buna rağmen baba ve oğul Kaddafileri ilk aforoz eden başkent Londra olmuştur? Neden acaba? Herkesten önce Libya karşısında aslan kesildiler.
Kaddafi tipli liderler Batı’nın siyasi laboratuarlarının veya kuluçkalarının ürettiği en garip ve en musallat liderler arasındadır. Ebu’l Abbas Saffah’dan sonra ikinci Arap Neron’u olarak anılan şahsiyet Muammer Kaddafi olmuştur. Tarihte seffah ve insan kasabı olarak anılan şahsiyetlerden birisi de Cemal Paşa idi. Kaddafi de Hitler gibi halkını aşağılayan liderlerden biridir.
100 yıllık hatta 1000 yıllık bir dönüşümü ve geri tepmeyi ifade ediyor. Bu sadece sismik bir hareket olmayıp aynı zamanda kıtasal bir sismik harekettir. Kıtasal olması Arap coğrafyasının müşterek bir jeopolitik alanı teşkil etmesinden kaynaklanıyor. Gorbaçov’un ifade ettiği gibi, bu hareket yatay anlamda kıtasal bir harekettir ve Doğu Bloğunun yıkılmasını andırmaktadır. Kimileri bu olayların arkasında yabancı parmağı arıyor. Kaddafi, Ali Abdullah Salih gibiler bu olayların bir komplo ve arkasında da Kaide veya ABD ve İsrail’in olduğunu savunuyor. Elbette hâlâ dünyayı yönlendirme kapasitesi olan başkentler arasında Washington, Tel Aviv ve Brüksel de vardır. NYT yazarı Thomas Friedman da devrimlerin arkasında görünmeyen boyutun veya elin olduğunu söylese de Ferid Zekeriya bu yakıştırmalara katılmıyor. Batı durduk yerde uzun yıllar taşeronluğunu yapan bu liderleri neden değiştirsin? Aslında Arap dünyası gecikmiş devrimleri yaşıyor. Bunun arkasında ise birçok faktör var. Arap dünyasındaki değişim, Birinci Dünya Savaşı öncesinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Arşidükünü öldüren bir Sırp’ın bilmeden dünya savaşına neden olmasına ve dünya haritasının değişimine öncülük etmesine benziyor. Birinci Dünya Savaşını tetikleyen olay, Sırp milliyetçi Gavrilo Princip’in Hohenberg Düşesi ile Arşidük Franz Ferdinand’ı öldürmesi olmuştu. Birinci Dünya Savaşını tetikleyen Gavrilo Princip’in yerini son kıtasal siyasi depremde Tunuslu Muhammed Buazizi aldı. Kendisini yakarak bir dönemin de sonunu getirdi. Ortam ile olayın buluşması veya kibrit ile barutun buluşması kıtasal bir yangına dönüşmüştür.
Kaynak: Mustafa Özcan’ın 05 Mart 2011 tarihinde Milli Gazete’de yayımladığı “Yeni bin yılın siyasi depremi” başlıklı makalesinden derlenmiştir.

Share

Bunları da Beğenebilirsiniz...