20 Nisan 2011

Hz. Muhammed’in (S.A.S.) dinî hayatı

İlahiyat
İlahiyat

Hz. Muhammed (s.a.s.), kendisine vahiy gelmeden önce Arap Yarımadası’nda ve buranın sınırlarında yaygın olan Yahudilik, Hristiyanlık ve Mecusilik gibi dinlerden hiç birine girmedi. Bu dinlerin mensuplarının söylediklerine de yakınlık duymadı. Putlara tapan Mekkeli müşrikler arasında büyümesine ve yaşamasına rağmen putperestliğe de ilgi duymadı; putlara inanmadı, tapmadı, secde etmedi. Müşrik âdetlerinden hiçbirine meyletmedi. Arapların takip ettiği yolun yanlış, taptıkları putların ve bu putların gözüne girmek için yaptıkları işlerin boş olduğunu anlamıştı. Çünkü o putlar hiçbir işe yaramayan, faydası ve zararı olmayan, yaratmayan, bir belayı savmaya gücü yetmeyen şeylerdi.

Hz. Muhammed (s.a.s.) toplumdaki sosyal bozuklukların da farkındaydı. Kabilelerin önde gelen kişileri olan zengin tüccarlar, akrabaları arasında bulunan muhtaçlara karşı bile geleneksel görevlerini yerine getirmekte ihmalkar davranıyorlardı. Sahip oldukları servetler, Mekkeli zenginleri gururlu, kibirli ve küstah hale getirmiş, çeşitli sebeplerle güçsüz kalmış kimselere karşı üstünlük taslamalarına yol açmıştı. Hz. Muhammed (s.a.s.) ise kıt imkanlarıyla fakir, muhtaç ve kimsesizleri kolluyordu. O, Mekke’deki sosyal bozuklukların farkına varmış olmalıdır. Bunlar onun sâlim fıtratıyla, vahiyden önce de kendi kendine gözlemleyebileceği şeylerdi.

Hz. Muhammed (s.a.s.) Allah’ın varlığına, birliğine ve ahiret hayatına inanıyordu. Halkın dalalet içinde bulunduğunu görüyordu. Ancak bu konuda ne yapılacağını, toplumun şirkten nasıl kurtulacağını bilmiyor, hiçbir şey yapamıyor, elinden de bir şey gelmiyordu. Otuz beş yaşında iken Kâbe’nin tamir ve yeniden inşası sırasında Tek Allah’a adanmış bu evin sayısız putlarla doldurulmuş olması, onu sarsmış ve derin düşüncelere sevk etmiş olmalıdır. Nitekim otuz beş yaşından, kırk yaşında kendisine vahiy gelinceye kadar, her yıl Ramazan ayında, Mekke’nin kuzeydoğusunda ve Kâbe’ye yaklaşık 5 km. uzaklıkta bulunan Nur dağındaki Hirâ Mağarası’nda inzivaya çekilmeye başlamıştı. Burada düşünceye dalıyor, Allah’ı ve O’nun yaratıcı gücünü düşünerek ibadet (tahannüs) ediyordu. Azığı bitince evine geliyor, yiyeceğini aldıktan sonra tekrar mağaraya dönüyordu. Mağarada inzivâ hayatı sona erince Kâbe’yi tavaf ediyor ve sonra evine geliyordu. Daha önce Hanîflerden Zeyd b. Amr b. Nüfeyl ile Abdülmuttalib b. Hâşim’in de aynı mağarada uzlete çekildikleri bilinmektedir.

Kaynak: Prof. Dr. İbrahim Sarıçam’ın 2002 tarihinde yazdığı ve diyanet.gov.tr web sitesinde yayımlanan “Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı” kitabından derlenmiştir (Erişim tarihi: 15/04/2010).

Share

Bunları da Beğenebilirsiniz...