18 Nisan 2011

Hz. Peygamberimizin Hz. Hatice ile evliliği

İlahiyat
İlahiyat

Bu iki olaydan sonra Hz. Muhammed (s.a.s.)’in yirmi beş yaşında iken Hatice ile evlendiği yıla kadar başından geçen olaylar hakkında kaynaklarda detaylı bilgi mevcut değildir. Onun bu süre zarfında amcası Ebû Tâlib’e işlerinde yardımcı olduğu anlaşılmaktadır. Hatice ile evlenmeden önce onun kervanını Suriye’ye götürüp getirdiği bilinmektedir. Burada, önce Hatice’nin ailesi ve Hz. Muhammed (s.a.s.)’le evlenmeden önceki hayatı hakkında kısa bilgi vermek istiyoruz.

Hatice, Kureyş’in Esedoğulları kolundan Huveylid b. Esed’in kızıdır. Hz. Muhammed (s.a.s.)’le evlenmeden önce başından iki evlilik geçmişti. Önce Ebû Hâle ile, onun ölümü üzerine Atîk b. Âbid ile evlenmişti. Hz. Hatice’nin her iki evlilikten de çocukları dünyaya gelmişti. İkinci kocasının da ölmesi üzerine kendini çocuklarına ve işine vermişti. Diğer zengin Kureyşliler gibi kendi adına Suriye ve Yemen’e ticaret kervanları gönderiyordu. Akıllı, zeki, namuslu, zengin ve güzel olduğu için Kureyş’in ileri gelenleri kendisiyle evlenmek istiyorlar, fakat o, bütün teklifleri reddediyordu.

Her ikisi de Mekkeli olduğu için Hatice ile Hz. Muhammed (s.a.s.)’in birbirlerini tanıdıkları muhakkaktır. Ancak evlenmeden kısa bir müddet önce, birbirlerini daha yakından tanımaya vesile olan önemli bir fırsat doğdu. Bu da Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Hatice’nin ticaret kervanını ücret karşılığında Suriye’ye götürmesidir. Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Suriye seyahatinden önce de Hatice adına Meysere’nin eşliğinde Hicaz-Yemen kervan yolu üzerinde kurulan Hubâşe Panayırı’na ticaret maksadıyla gittiği kaynaklarımızda nakledilmektedir.[78]

Hz. Muhammed (s.a.s.) 25 yaşında iken Hatice’nin, kervanını Suriye’ye götürmek üzere adam aradığını öğrenen Ebû Tâlib, yeğenine durumu anlattı ve Hatice’den iş istemesini söyledi. Esasen Hz. Muhammed (s.a.s.) amcası Ebû Tâlib’in yanında ticarî alanda tecrübe sahibi olmuştu. Konu kendisine iletilince, Hatice hemşehrileri arasında güvenilir ve doğru sözlü bir şahsiyet olarak şöhret bulan Hz. Muhammed (s.a.s.)’e kervanını memnuniyetle teslim etti. Kaynaklarda onun Hz. Muhammed (s.a.s.)’in doğruluğunu, güvenilirliğini ve ahlakını öğrenmesi üzerine kendisine iş teklif ettiği de nakledilmektedir.[79] Hz. Hatice, kölesi Meysere’yi de onun yanına verdi. Aynı tür hizmet için diğer şahıslara iki genç deve verdiği halde, Hz. Muhammed (s.a.s.)’e bunun iki mislini, yani dört deve vermeyi kabul etti. Hz. Muhammed (s.a.s.), Suriye’de bulunan Busrâ’ya kadar giderek Mekke’den götürdüğü malları sattı ve istediği malları da satın alarak Meysere ile birlikte Mekke’ye döndü. Getirdiği malları Hatice’ye teslim etti. Hz. Muhammed (s.a.s.)’in yönettiği bu kervan, daha önceki seferlerin iki misli kârla dönmüştü. Meysere, Hatice’ye Hz. Muhammed (s.a.s.)’den övgüyle bahsetti. Sonuçtan son derece memnun olan Hatice, Hz. Muhammed (s.a.s.)’e vadettiği ücretin iki katını verdi.[80]

Hatice bundan sonra Hz. Muhammed (s.a.s.)’e evlilik teklifinde bulundu. Bu evliliğe Hz. Hatice’nin arkadaşlarından Nefîse bint Ümeyye’nin aracılık ettiği de söylenmektedir.[81] Muhammed de kendisine yapılan bu teklifi amcalarıyla istişâre etti. Sonunda kabul etti; nikah ve düğün için bir gün kararlaştırıldı. Hz. Muhammed (s.a.s.), amcası Ebû Tâlib ve Hamza ile birlikte Hatice’nin evine gitti. Kureyş’in ileri gelenleri de merasimde hazır bulundular. Hatice, babası Huveylid Ficâr savaşlarından önce öldüğü için, amcası Amr b. Esed’e haber gönderdi. Amcasının oğlu Varaka b. Nevfel de orada hazır bulundu. Arap örf ve âdetlerine göre törende Ebû Tâlib ve Varaka b. Nevfel birer konuşma yaptılar. Ebû Tâlib konuşmasında Hz. Muhammed (s.a.s.)’in üstün ahlakından bahsederek Hatice’yi amcasından istedi ve mehrini zikretti. Mehir yirmi deve veya beş yüz dirhem gümüş idi. Varaka b. Nevfel de yaptığı konuşmada bu evliliğin kendileri için bir şeref olduğunu söyledi. Ebû Tâlib develer keserek düğün yemeği verdi.[82]

Aradan birkaç gün geçtikten sonra Hz. Muhammed (s.a.s.), eşinin evinde ikamet etmek üzere Ebû Tâlib’in evinden ayrıldı. İkisi arasında mutlu bir aile hayatı geçti. Sevgi, saygı, bağlılık ve iyi geçim üzerine kurulan bu evlilik İslâm Tarihi boyunca, günümüze dek, örnek aile yuvası olarak gösterilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.s.), Hatice ile evlendikten sonra geçim sıkıntısından kurtuldu ve müreffeh bir hayat sürmeye başladı. Evliliklerinin ilk yıllarında Hatice’nin malı ile ticarete devam etti. Bu maksatla Hubâşe Panayırı’na gitti. Bu arada gençliğini yanında geçirdiği amcası Ebû Tâlib’i de unutmadı. Otuz altı yaşında iken, amcasının yükünü hafifletmek amacıyla, o sıralarda beş yaşında olan Ali’yi yanına alarak bakımını üstlendi. Ali bundan sonra hicrete kadar Hz. Muhammed (s.a.s.)’in yanında kaldı. Hz. Muhammed (s.a.s.) aynı zamanda Ali’nin kardeşi Câfer’i de öteki amcası Abbas’ın yanına vermeyi sağladı.[83]

Hz. Muhammed (s.a.s.) Hatice ile evlendiği sırada yirmi beş yaşında bulunuyordu. Hatice’nin ise kırk, kırk altı ve yirmi sekiz yaşında olduğuna dair rivayetler de mevcuttur.[84] Genellikle kırk yaşında olduğu kabul edilmektedir. Bununla birlikte, yirmi sekiz yaşında olduğunu ileri sürenlerin görüşü, biyolojik gerçekler çerçevesinde kuvvet kazanmaktadır. Çünkü Hz. Hatice’nin Hz. Muhammed (s.a.s.)’den altı çocuğu olmuştur. Bu, kırk yaşından sonra imkansız olmamakla birlikte, evlendiklerinde yirmi sekiz yaşında olması gerçekle bağdaşmakta ve daha makul görülmektedir. Nitekim bunu kabul eden yazarlar da vardır. Mesela Ahmed et-Tâcî, “Şayet Hatice, Hz. Muhammed (s.a.s.)’le evlendiğinde kırk yaşında idiyse, Hz. Muhammed (s.a.s.)’e vahiy geldiğinde elli beş yaşında olması gerekir. Bu yaşta bir kadın nasıl doğum yapar? Halbuki Abdullah adlı çocuğunu peygamberlikten sonra doğurduğu kesindir” değerlendirmesini yaparak, evlendiğinde yirmi sekiz yaşında olduğuna dair rivayeti diğerine tercih ettiğini belirtmektedir.[85]

Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Hatice’den ikisi erkek, dördü kız olmak üzere altı çocuğu dünyaya geldi. Erkek çocuklarının adları Kâsım ve Abdullah, kızlarının adları ise Zeyneb, Rukıye, Ümmü Gülsüm ve Fâtıma’dır. Erkek çocukları daha bebek iken vefat etmişlerdir. İslâm tarihçilerinden, onun erkek çocuklarının sayısının üç veya dört olduğunu kaydedenler, Tayyib ve Tahir adlı çocuklarından bahsedenler de vardır. Ancak tercih edilen görüşe göre Tayyib ve Tâhir, ayrı çocukların adları değil, Abdullah’ın lakabıdır. Hz. Muhammed (s.a.s.)’in kızlarından Rukıye, Zeynep ve Ümmü Gülsüm, babalarının sağlığında çeşitli aralıklarla, Fâtıma ise babasından altı ay sonra vefat etmiştir. Araplarda ilk doğan çocuğa nispetle künye alma ve bu künye ile anılma adet olduğundan, Hz. Muhammed (s.a.s.) de Hatice’den olma ilk oğlu Kâsım’a nisbetle Ebü’l-Kâsım künyesini almıştır.

Kaynak: Prof. Dr. İbrahim Sarıçam’ın 2002 tarihinde yazdığı ve diyanet.gov.tr web sitesinde yayımlanan “Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı” kitabından derlenmiştir (Erişim tarihi: 15/04/2010).

Share

Bunları da Beğenebilirsiniz...