6 Haziran 2010

İbadette samimiyet

İlahiyat
İlahiyat

İbadet, temiz bir kalp ile samimi olarak yapılmalıdır. İbadet içtenlikle, maddi çıkar gütmeden, yalnız Allah’ın rızasını kazanmak için yapıldığında gerçek amacına ulaşır. Bu duyguya “ihlâs” denir.

Samimiyet bir kalp hareketi ve ruhsal bir tutumdur. İbadetteki niyetimizin ne olduğunu, samimi olup olmadığımızı Allah bilmektedir. Ona hiçbir şey gizli kalmaz. Allah ibadetlerimizi niyetlerimizdeki samimiyetimize göre değerlendirecektir. Çünkü “Ameller niyetlere göredir. Herkesin niyetine göre işlem yapılır.” (Buhari, Bed’ül-vahy). Allah’ın rızasını kazanmak, ibadetlerimizde ve günlük hayatımızda samimi olmakla mümkündür. Samimiyet ibadetin hem ruhu hem de özüdür. Samimi olmayan ibadetler, cansız ceset ve kuru bir ağaç gibidir. Allah, kendisine samimi olarak ibadet etmemizi (Zümer Suresi, 2. ayet) emretmektedir. Peygamberimiz de “Şüphesiz Allah, sadece kendisi için ve ancak kendisinin rızası gözetilerek yapılan amellerden başkasını kabul etmez.” (Nesai, Cihat).

Samimiyet, ibadetlerden zevk almamızı, yaratıcımızla yakınlaşmamızı sağlar. İçimizdeki fenalığın ve kötülüğün giderilmesine yardımcı olur. Şeytan kötülükleri insanlara süslü gösterip azdıracağını; ancak samimi Müslümanlara etki edemeyeceğini (Hicr suresi, 40. ayet, – Sa’d suresi, 83. ayet) belirtmiştir. Bütün peygamberler samimiyet örneği göstererek, mücadelelerinde başarılı olmuşlardır.

Allah’ın rızasını kazanmak için, Müslümanların samimi olarak yaptığı her güzel iş, bir ibadet gibidir ve kendisine sevap kazandırır. Bu bakımdan insanlar, öğrenciliğinde, iş hayatında, mesleki çalışmalarında, ailevi ve sosyal ilişkilerinde daima niyetini samimi tutmalı, Allah’ın rızasını gözeterek hareket etmelidir.

İş, söz ve davranışlarda gösterişe yer verme; bir iyiliği veya bir ibadeti Allah’ın rızasını kazanmak için değil, insanların beğenisini kazanmak için yapmaya riya (gösteriş) denir. İbadetlerin geçerli olması için gösterişten uzak olması gereklidir. Diğer insanlarınbeğenisini Allah’ın beğenisinden üstün tuttuğumuz zaman Allah’a ortak koşmuş (şirk koşmuş)oluruz ki, en büyük günah budur. Peygamberimiz Müslümanlar için en çok korktuğuşeyin gizli şirk, yani gösteriş olduğunu belirtmiştir. (Tirmizi, Hudut).

Allah, Bakara suresi 264. ayette gösteriş yapanlar (riyakârlar) için şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Sadakalarınızı, insanlara gösteriş için malını harcayan, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan kimse gibi başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle boşa çıkarmayın. Çünkü onun bu gösterişinin hali, üzerinde az bir toprak bulunan bir kaya parçasının haline benzer ki, ona şiddetli bir yağmur isabet edince üzerindeki toprağı temizleyip kendisini katı bir taş hâlinde bırakır.”

Gösteriş çok değişik şekillerde olabilir: Bilgili desinler diye ilimle uğraşmak, dindar görünmek için ibadet etmek, cömert desinler diye zekât ve sadaka vermek gibi. Benzer davranışların ortak özelliği, dindarlık ve dürüstlük görüntüsü altında insanlar arasında çıkar sağlamak, şan ve şöhrete ulaşmak arzusudur. Bu amaçlarla yapılan salih amellerin ve ibadetlerin, Allah katında hiçbir değeri yoktur. Gösteriş yapan insanlar, diğer insanlar arasında da sevilmezler ve saygı görmezler.

Gerçek Müslüman, ibadetini reklam ederek yapmaz. Gösterişten uzak ve gizlice yapar. Yoksullara, ihtiyaç sahiplerine bir şey verdiğinde “sağ elinin verdiğini sol eli duymayacak kadar gizli” verir ki, Peygamberimiz böyle kimselerin kıyamet gününde özel olarak ödüllendirileceğini (Müslim, zekât) bildirmiştir. O hâlde ibadetlerimizde ve günlük yaşantımızda Allah’a ve insanlara karşı samimi davranarak gösterişten uzak durmak; mümkün olduğu kadar ibadetleri gizli yapmak, Allah’ın rızasını insanların övgüsünden ve benzeri çıkar düşüncelerinden üstün tutmak gerekmektedir.

Kaynak: Milli Eğitim Web Sitesinde Yer Alan “Mesleki Açık Öğretim Lisesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 3 (Hazırlayan: M. Sadık Arslan)” Ders Notlarından Derlenmiştir (Ziyaret Tarihi: 01/02/2010).

Share

Bunları da Beğenebilirsiniz...