30 Nisan 2011

Kaç çeşit cümle türü vardır?

Dil Bilgisi
Dil Bilgisi

Anlatımımızın tek düzelikten kurtulmasında değişik cümle türlerini kullanmanın önemli bir payı vardır. Bu değişikliği yüklem yapı, anlam ve söz dizimi yönlerinden yaparız, daha doğrusu cümleleri bu açılardan türlendiririz.

Ad Cümlesi: Yüklemi ad, ad soylu sözcük ya da sözcük öbeği olan bağımsız bir yargı bildiren sözcük dizisine ad cümlesi diyoruz: “Anlatımın gücü, sözcüklerde gizlidir.” Ad cümlelerinin yargı bildirişi ekeylemle gerçekleşir. Yüklemi oluşturan ad ve soylu sözcükler ekeylemle çekimlenerek yüklem niteliğini kazanırlar: “Çok çok hastaydı.” Kimileyin de ek eylemin -dir biçimi gelir: “Tiyatro, söz ve eylem sanatıdır.” Örneklerden de anlaşıldığı gibi ad cümleleri, öznenin ne olduğunu ya da bir durumu bildirirler.

Eylem (Fiil) Cümlesi: Yüklemi çekimli bir eylemden oluşan, bağımsız bir yargı bildiren sözcük dizisine eylem cümlesi denir. Eylem cümlelerinde öznenin ne yaptığı açıklanır: “Romanlarında daha çok Çukurova yöresini anlatıyor.” 

Basit Cümle: Cümleyi bir yargı birimi olarak tanımlamıştık. Yalnızca tek bir yargı bildiren cümle türüne yalın cümle ya da eski terimiyle basit cümle diyoruz: “Tevfik Efendi, banka önünde vezne arabasından indi.”, “Öğrenciyim.”, “Dün bizde toplandık:” Basit cümle tek sözcükten oluşabileceği gibi birden çok sözcükten de oluşur. Cümlenin basitliğini belirleyen sözcük sayısı değil, bildirdiği yargıdır.

Birleşik Cümle: Düşünce ve duygular, bağımsız birer yargı biçiminde oluşacağı gibi, birbirine bağımlı, neden-sonuç yönünden ilişkili yargılar biçiminde de ortaya çıkarlar. Yargıların bu bağlanışı, neden-sonuç yönünden birbirine zincirlenişi bileşik yapılı cümlelerin

doğmasına yol açar.  İçinde birden çok yargı barındıran cümleye bileşik cümle denir: “Klasikleri okurken her okuyucu, bilerek ya da kendiliğinden okuduklarını kolayca kendi dünyasına aktarır.” Örnek cümleden anlaşılacağı gibi, bileşik cümlede çekimli bir eylemle yüklemlenen bir temel cümlecik vardır: “Okuyucu… aktarır.” Bunun gibi bir ya da birden çok yan cümlecik bulunur: “Klasikleri okurken / bilerek / …” gibi. Yan cümlecikler tamamlanmamış yargılardır, bunlar değişik ilişkiler içinde temel cümleciği tümler, onun öğelerinden biri olurlar. 

Sıralı Cümle: Tek yargılı basit ya da bileşik yapılı bağımsız cümlelerin anlam ya da öğe ilişkisiyle art arda gelmesi, (,) ya da (;) ile birbirine bağlanmasından oluşan cümleler zincirine sıra cümle diyoruz: “Islak bir sabah, yağmur yok, rüzgar yok, havada bir kıpırdanma yok.” “Anne güldü, adımı söyledi, beni tanımış.” “Uzattığım parayı geri itiyor, gazeteleri zorla elime vererek beni dükkandan çıkarıyor.”

Bağlı Cümle: En az iki bağımsız cümleden oluşan ve aralarındaki anlam ilgisine göre bir bağlaçla birbirine bağlanan cümlelere bağlı cümle adını veriyoruz: “Geldi ve gitti.”, “Çok çalıştı, ama başaramadı.” gibi. 

Olumlu Cümle: Eylemin ya da yargının olduğunu, gerçekleştiğini bildiren cümlelere olumlu cümle denir. Bu tür cümlelerde yüklem ya olumlu çekimli bir eylemdir ya da ekeylem almış ad, ad soylu bir sözcük ve sözcük öbeğidir: “Roman okumayı çok seviyordu.”, “Kenan, derinliği olmayan bir roman kişisidir.”

Olumsuz Cümle:  Eylemin ya da yargının gerçekleşmediğini, olmadığını bildiren cümleIere olumsuz cümle adını veriyoruz: “İlk romanı beklediği kadar çok satmadı.”, “Büyük halası sandığı kadar varlıklı değildi.”  Örneklerden anlaşılacağı gibi, eylem cümlelerinde olumsuzluk  

-me olumsuzluk ekiyle, ad cümlelerinde ise değil edatıyla yapılıyor. 

Soru Cümlesi: Öğrenme, bir soru ya da kuşkuyu giderme amacıyla kurulan ya da yargıyı soru yoluyla belirten cümlelere soru cümlesi diyoruz. Bu tür cümlelerin anlatımına değişik anlam özellikleri katacak kullanım biçimleri vardır. Bunların bir bölümü mi soru takısıyla oluşturulur: “Batılılaşmanın gerekçesi bu mu?”, “Anlattıkları doğru değil mi?”

Soru cümlelerinin bir dilimi de soru sıfatlarıyla, soru zamirleriyle ve soru belirteçleriyle (zarflarla) kurulur: “Ziyafete kaç kişi gittiniz?”, “Bu zavallı kime derdini anlatacak?”, “Ne kadar cansız konuşuyor?”

Soru cümleleri her zaman bir şeyi öğrenme, bir merakı giderme amacıyla kurulmaz. Soru yoluyla cümleye değişik anlam ve anlatım özellikleri kazandırır. Anlatıma renk ve canlılık katılır. Söz gelimi kimi soru cümleleri bir duyguyu, bir düşünceyi karşımızdakine onaylatmayı

amaçlar. Bu tür soru cümlelerinin yanıtı evet, hayır, var, yok türünden tek sözcüklüdür: “Eleştirinin ılımlısı mı olurmuş?”

Soru cümlelerinin kimileri de yalanlama ya da benimsememe anlamı taşır: “Ben böyle bir kabalık yapar mıyım?” Bunun gibi olasılık ve kuşku, beğenme, övme ve yüceltme,  şaşma, beklenmezlik, bilmezlikten gelme, bilinmezlik, yakınma, acınma, özlem… gibi anlamlar katar cümleye. 

Ünlem Cümlesi: Korkma, acıma, üzüntü, hayıflanma, yakınma… gibi durum ve duyguları anlatan cümlelere ünlem cümlesi adını veriyoruz: “Gördün mü yaptığın işi!”, “Ah, nasıl geri dönmek, yine yaşamak isterdi o günleri!”

Şart (Koşul) Cümlesi: Bir eylemin yapılıp yapılamayacağını bir başka eylemin oluşumuna bağlayan cümleye koşul cümlesi denir: “Bir arabam olsaydı, basıp gaza kentin dışına giderdim.”

Kurallı ya da Düz Cümle: Dilimizin temel kurallarından biri yardımcı öğelerin önce, temel öğelerin sonra gelmesidir. Dilin işleyişini yönlendiren bu temel kuraldır. Bütün sözcük öbekleri, tümcede sözcüklerin dizilişi bu kurala göre olur. Yüklem de cümlenin temel öğesi olduğu için genellikle sonda bulunur. Yüklemi sonda bulunan cümleye, kurallı ya da düz cümle adını veriyoruz.  Yüklem, cümlenin zembereği durumundadır. Cümlede önemsenip vurgulanmak istenen sözcük ya da sözcük öbeği yükleme yaklaştırır. Bu da cümledeki sözcüklerin kesin, demirbaş bir yeri olmadığını gösterir. Söz gelimi, “Köyün erkekleri kışa doğru büyük kentlere gider.” cümlesinde vurgulanmak istenen “büyük kentlere”  sözcükleridir. Bu cümleyi, “Kışa doğru büyük kentlere köyün erkekleri gider.” biçiminde oluşturursak, “köyün erkekleri” öğesini önemseyip belirtmiş oluruz. 

Devrik Cümle: Yüklemi sonda bulunmayan cümlelere devrik cümle denir: “Fikir adamıyım, bilim adamıyım ben.”, “Bir şiir antolojisini karıştırdım dün gece.” Türkçenin temel kuralına, yardımcı öğelerin başta, temel öğenin sonda bulunması kuralına aykırı bir görünümü var diye, devrik cümleyi bozuk ya da yanlış saymamalıyız. Devrik cümlenin de kendine özgü belli bir düzeni, belli bir öyküsü vardır. Genellikle günlük konuşmalarda,  şiirlerde, roman, öykü, oyun gibi yazımlarda kullanılır. Anlatımı bir örneklikten kurtarır. Anlatıma konuşmanın tadını

katar. Şaşma, acıma, öfke gibi ruhsal duyguları açığa vurmaya, söze duygusallık değeri katmaya yarar.  Devrik cümleyi üst üste yığmadan kaçınmak gerekir. Bir anlatım nasıl salt düz cümlelerden oluşunca tekdüzeleşirse, aynı durum devrik cümleler için de düşünülebilir.  

Kaynak:  Dr. Dz. Öğ. Kd. Alb. S. Ömer Erenoğlu ile Düzeltmen Selma Otçu’nun hazırladığı “Türkçenin Doğru Kullanımı -İletişim, Etkili Konuşma, Yazma Ve Okuma Kılavuzu-” (Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, ISBN: 975-409-384-9, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2007) kitabından derlenmiştir.

Share

Bunları da Beğenebilirsiniz...