3 Şubat 2011

Mısır’daki olaylara kapsamlı bir bakış nasıl sunulur?

Siyaset
Siyaset

Günlerdir Mısır’da olaylar durulmadı ve hatta gittikçe etki ve şiddetini artırmaya devam ediyor. Bugün Şubat 1, 2011 Salı, Mısır’da “Bir Milyon Kişi” yürüyüş yapmaya hazırlanıyor. Her iki taraf da çok sabır ve strateji isteyen bir “oyun” oynuyor. Hükümet, halkı, sokaklarda yorulup, bıkıncaya kadar dolaşıp, bağırıp, protesto etmesine izin veriyor ve nasılsa bu olayların da “1977 Ekmek İsyanı” gibi veya 2008 “ekmek fiyatlarının artışına tepki” isyanı gibi sönüp gideceğini düşünüyor. Mübarek İdaresinin en büyük hatası bu: “Ya olayların vehametini kavrayamadılar veya kabulde zorlanıyorlar”

Halka gelince, gün geçtikçe daha da hırslanıyor. Ekmek bittikçe, petrol tükendikçe, bankalar çalışmadıkça, ana gıda maddeleri ve halk vasıtaları ortadan kayboldukça kızgınlık ve öfkelerinin derecesi artıyor. Artık kaybedecek hiç birşeylerinin olmadığını düşünüyorlar. Bir çok halk ihtilalinde “açlık ve sefillikten başka kaybedecek birşeyleri olmayanların” nice krallıkları ve imparatorlukları devirdiği görülmüştür.

Mısır’daki protestocular için “Mübarek gitmedikçe, hiçbir şey düzelmez ve kabul edilemez” noktasına ulaştı. Mısır hükümeti işte bunu da anlayamıyor veya inanamıyor. Halk isyanının en zayıf noktası bu hareketin başı veya tek organizatörü yok. Dolayısı ile boşta uçan lidersiz arı kovanı gibiler. Acilen taleplerini dile getirebilecek temsilciler bulmak zorundalar. Bazı kimseler mesela eski Uluslararası Atom Enerji Ajansı Başkanı El Baradey gibi kişiler fırsattan istifade “liderlik “üstlenmek istemektedirler. Bu da kabul görmeyecektir.

Mısır’da İntifaa veya tam olarak İntifada oluyor. Yıllardır içten içe kaynayan, ara sıra tehlike dumanları yollayan o ezilmişlerin kor ateşi sonunda bir yanardağ gibi patladı. Bunu durdurmanın imkanı yok. O kızgın lav, normal ve kendi gücünün götürdüğü yere kadar akacak. Bunu hem Mısır’ın başındakiler ve hem de onlara dost ve müteffik olanlar anlasalar çok daha gerçekçi kararlar alabilirler.

Bu isyan kime karşı:

Bu isyan tabii ki pek çok şeye karşı:

· Fakirlik ve açlığa karşı (günde 2 dolarla geçinen milyonlar var)

· Nepotizme karşı (adalet yerine ahpap-dost ilişkisi ile iş bulup, pozisyon kapmaya) karşı

· 30 yıldır ülkeyi bir diktatör olarak idare eden Mübarek ve ailesine karşı,

· Mübarek idaresinin meydana getirdiği baskı ve zulüm rejimine karşı,

· Ülkedeki yolsuzluklara, rüşvete ve bozukluklara karşı,

· Mısır’ın bir türlü hakiki potansiyelini gerçekleştirememesine karşı,

· Mısır’da muhafazakar Müslümanların ezilmesine, işkence görmesine karşı,

· İnsan hakları ihlallerine ve söz hürriyetinin bulunmamasına karşı

· İşsizliğe karşı. Buna bir türlü çözüm bulunamamasına karşı,

· Mübarek politikalarının, Mısır gibi köklü, eski ve büyük bir ülkeyi, şu sıralarda adeta kudretsiz, kararsız veya yanlış kararlar alan ve uygulayan bir ülke haline getirmesine karşı.

Şu anda tüm bu sebepler tek bir odakta birleşmiş durumda. Bu onların gücü ve Mübarek hükümetinin kavrayamadığı kadar tehlikeli olan yanı. Zira çok çeşitli sebeplerden isyan haline gelen grupların tek isteği Mübarek’ten ve onun taifesinden kurtulmaktır.

Mukayeseler ve gerçekler:

Uluslararası yazılı ve sözlü yorum ve yazımlarda bazı belli başlı tekrarlar ortaya çıkmaktadır ve çoğu da yanlış esaslara dayanmaktadır:

1- Bu ayaklanma veya patlamanın (intifada) aynen İran’da olduğu gibi gelişeceği ve sonunda dini bir rejimin kurulacağı hususu. Yalnış zan. Çünkü şikayeti olanlar  karma bir gruptur ve son üç güne kadar dini gruplar (Müslüman Kardeşler dahil) olaya katılmamıştır. Protesto yürüyüşünde yokturlar. Sadece Cuma günü birlikte namaz kılınılmıştır. O kadar. Hatta, bazı dini gruplar resmi idareye baş kaldırmayı uygun bulmamaktadır. İran’daki gibi bir durum mevcut değildir.

2- İran çok uzun zamandan beri yani 19. yüzyıldan beri birçok protesto hareketlerine imza atmış bir devlettir. Bunların çoğunluğunu mollalar yönetmiştir. Mısır’da böyle bir gelenek mevcut değildir.

3- İran’daki protestolar çoğu zaman dış güçlere karşıdır. Oysa Mısır’da bu protesto iç rejime karşı, açlık, sefalet ve fiyat artışlarına karşıdır.

4- Özellikle bu din unsuru ve Müslüman Kardeşler İsrail tarafından dile getirilmekte, ABD ve AB medyasından bazıları da hiç sorgulamadan iddiayı kabul etmektedirler. Bu yanlış bir taktiktir. Müslüman Kardeşler iktidara gelseler bile hemen İsrail ile savaşa gitmek gibi bir niyet veya isteğe dair hiç bir delil yoktur. Üstelik adil ve doğru bir seçim yapılsa bile alacakları oy yüzde 25-28 arasıdır.

5- Mübarek ile Tunus diktatörü Bin Ali mukayese edilmektedir. Belki aşırı zenginleşme, yurt dışı bağlantıları ve aile fertlerinin ülkede en etkili grup oluşturmasında benzerlikler olabilir (Bin Ali’nin eşinin bir buçuk ton altın götürdüğü ve Mübarek’in gelininin Londra’ya yüz bavulla gittiği iddia ediliyor). Lakin benzerlik burada bitiyor. Gerisi yanlış benzetme olur. Bin Ali dışarıdan ama Mübarek ise Mısır ordusu içinden gelme bir generaldir ve bu büyük bir fark meydana getirecektir.

6- Mübarek’in daha önce birçok suikast ve ayaklanma yaşadığı ve hepsinin üstesinden geldiği gibi bunu da atlatacağı konuşulmaktadır. Bu zan yanlıştır çünkü bugünkü intifada uzun süredir için için kaynayan, bastırılmış  bir sosyal ve ekonomik patlamadır. İdeolojik bir isyan değildir.

7- Hem ABD ve hem de Avrupa ülkeleri “kontrollü bir geçiş süreci” arzu etmektedirler ve onun da nasıl olacağını bilmemektedirler.

8- ABD ve Avrupa devletleri  Mısır’a hem “hiç bir işe karışamayız, bu sizin işiniz ” demekte ve hem de hükümete reformlar için baskı yapmaktadırlar. Bunun bir sonuç getireceğini umanlar mevcut. Bu da yanlış bir zan çünkü olayları belirleyecek olanlar sonunda Mısır halkıdır.

Kaynak: Prof. Dr. Oya Akgönenç’in 02 Şubat 2011 tarihinde Milli Gazete’de yayımlanan “Mısır’da intifada benzetmeler ve gerçekler” yazısından alıntılanmıştır.

Share

Bunları da Beğenebilirsiniz...