22 Ekim 2011

Ticaret ahlakı bireysel bir ahlak mıdır, yoksa bu genel adı verebilmek için kurumsallaşmış mı olması gerekiyor?

İlahiyat
İlahiyat

Tabi ikisinin de muhakkak olması gerekir, neticede din, bireyleri şekillendiriyor ama bireyler de bir toplum içinde yaşıyorlar. Dolayısıyla bireysel düzlemde ahlakın mutlak olarak yaşanması mümkün olmayacağı gibi ahlaklı bir toplum içinde ahlaksız bireyler de toplumu dejenere edici, toplumsal yozlaşmayı beraberinde getirici olumsuz roller oynayabilir. O yüzden bunların birbirine paralel olarak gitmesi lazım. Hadiseye şöyle bakılmalı; klasik kelamcılar tarih boyunca tartışmışlardı “amel imandan bir cüz müdür” diye. İman esasen tabi bireysel ve soyut bir şey. Dinin yaşanabilir olması için imanın bireysel olmaktan çıkıp toplumsallaşması ve soyut olmaktan çıkıp somutlaşması lazım. Dolayısıyla imanın toplumsallaşması ve somutlaşması ibadete dönüşmesi ve o ibadetlerin de toplumsal ibadetler şeklinde yaşamasıyla mümkün olabilir ancak. Yanı kişi namaz kılarsa iman soyut olmaktan çıkıp somuta geçmiş olur ama cemaatle namaz kıldığında aynı zamanda toplumsallaşmış olur. Zekat verdiğinde, hacca gittiğinde keza öyle. Dolayısıyla hadiseye böyle bakarsanız amel imandan bir cüz olur. Dolayısıyla ahlaklı yaşayışta kişinin gerek zihinsel düzlemde gerekse davranışlarında, toplumla ilişkilerinde somutlaşmış olur. Bu yönüyle ahlaki söylem ve eylemler amel sayılır ve onların da toplumsallaşması ve somutlaşması gerekir. Aksi takdirde Protestan ahlakta olduğu gibi kişilerin kendi içlerinde inanmaları ve onun gereklerini yapmamaları dinin yavaş yavaş ortadan kalkmasına yol açar. Bizim dinimiz semavi bir din ve böyle bir şeyi kurgulamıyor.

Kaynak:Yenidünya dergisinden Nuriye Kayar’ın İlahiyatçı Doç. Dr. Cengiz Kallek’le İslam’da ticaret ve ticaret ahlakı üzerine yaptığı söyleşiden Haber7.Com web sitesine alıntılanılan “Müslüman bir tüccar nasıl olmalıdır?” yazısından derlenmiştir (22/07/2011).

Share

Bunları da Beğenebilirsiniz...