18 Ekim 2011

Trafik kazalarının dinî, hukuki ve ahlaki yönleri

İlahiyat
İlahiyat

Her amel gibi trafik kazalarında da hadisenin dinî, hukuki ve ahlaki yönleri vardır. Dinî yanı itibarıyla günahtır, mesuliyeti muciptir, ahirette sorgu suale tabi tutulacaksınız der ve kişinin imanına, kalbine, aklına, vicdanına hitap ederiz. Hukuki yanı ise devlet otoritesini alakadar eden kısımdır. Nitekim günümüzde tatbik olunan ceza kanunu hükümleri, meydana gelen kazalardaki suç unsuru, ceza ehliyeti, suç oranı, iradi veya gayri iradi kusur, kasd, maddi zarar, ölen veya yaralanan kişi sayısı ve benzeri birçok unsur nazara alınarak belirlenmiştir. İslam hukuku da eğer yaşayan ve yenilenen bir hukuk olsaydı bundan müstağni olmayacak, o da mevcut şartlara göre ana çerçeve ve esasları etrafında yeni içtihadi yaklaşımlarda bulunacaktı. Nitekim teorik manada bu ana esaslara göre hüküm budur diyen ferdi içtihadlar günümüzde yapılmaktadır. Devlet eliyle tatbiki olmayan bu hükümlerin “İslam insanında” caydırıcılık ekseninde tesiri oluyor mudur bilemiyorum. Mesela; çok aykırı bir örnek içinde “kazada yüzde yüz kusurlu ölüme sebebiyet verme, kısası gerektirir veya kusurlu sürücü kişi katildir” veya “ölümüne sebebiyet verdiği kişi başına kan bedeli olarak 50 milyar vermesi gerekir” ya da “kul hakkına tecavüz etmiştir; ahirette helalleşme olmadığı müddetçe cennete gitmesi mümkün değildir” ve nihayet “yüzde 100 kusurlu olduğu için kazaya sebebiyet veren şu kişi intihar etmiştir ve cenazesine müntehir hükümleri uygulanır” desek bunlar Müslüman vicdanda ne kadar tesir uyandırır kestirmekte zorlanıyorum.

Klasik dönem fukahası İslam ceza hukukundaki hükümleri had, kısas ve tazir olmak üzere üç ana kategoriye ayırmıştır. Kaldı ki bu tasnif modern hukuk sistemlerine göre fer’i hükümleri ayıran günümüzdeki birçok çalışmada aynen korunmuştur. Benim buradan anladığım, sözü edilen tasnifin, aradan geçen onca zamana, değişen ve gelişen şartlara rağmen hâlâ mevcut ihtiyaçlarımıza cevap verecek bir kapsama sahip olduğudur. Ama bu demek değildir ki başka kategoriler icat edilemez. Hayır, ihtiyaç varsa tabii ki edilebilir. Fer’i hükümlerde içtihadın yapıldığı bir yerde, onların toplamına yapılacak tasnifte yenilemeye gitmek kadar tabii bir şey olamaz. Nitekim ceza hukukuna “ukubat” üst başlığını koyup kısaslar, cinayetler, yaralamalar, diyetler vb. başlıklara ayırarak inceleyen eski-yeni birçok fukaha vardır. Ya da suçları ve buna bağlı olarak cezaları Allah hakkı, kul hakkı ve Allah ile kul hakkının birlikte bulunduğu karma haklar diye ayıran başka tasnifler de vardır. Fakat konumuz bu değil; konumuz fer’i hükümler, içtihadlar ve onların muhtevasıdır. Teorik manada ölüm veya yaralama ile sonuçlanan trafik kazaları klasik tasnifte kısas kategorisi içinde mütalaa edilir. Çünkü kısas misillemenin esas alındığı -ki kısas kelimesinin ifade ettiği ıstılahi mana zaten bu demek- öldürme ve yaralama davaları için kullanılan bir terimdir. Öldürme klasik fıkıhta beş alt başlık halinde incelenir; kasden öldürme, kasda benzer (şibh bi’l-amd) öldürme, hataen öldürme, hataya benzer şekilde öldürme ve ölüme sebebiyet verme (tesebbüben katl). Tahakkuk eden bir ölüm/öldürme hadisesi, vasıfları ile ele alınır ve uzun müzakereler sonucu yukarıdaki sınıflardan hangisine girdiği bulunur. Bu ayırım çok önemlidir. Çünkü öldürmenin girdiği sınıfa göre maktulün velilerinin hakları değişir. Amme hukukuna dayanan noktalarda ise davaya bakan hâkimin vereceği kısastan diyete, hapisten affa cezalar buna göre değişkenlik arz eder.

Kaynak: Ahmet Kurucan’ın 12 Mayıs 2011 tarihli “Trafik kazalarında suç unsuru ve hükümler” yazısından derlenmiştir (Derleme tarihi: 13/06/2011).

Share

Bunları da Beğenebilirsiniz...